Aziz
Üye
- Katılım
- 14 Kas 2020
- Mesajlar
- 743
- Puanları
- 93

Merhabalar;
Afrodisias Antik Kenti benim doğduğum toprakların en güzel miraslarından birisi. Aydın'ın Karacasu ilçesinde Geyre dağı civarındadır. İnsanlığın bana göre en önemli miraslarından biri bu şehirdir. Afrodisias Antik Kenti herkesin ölmeden önce görmesi gereken yerlerden biri.
Şehir M.Ö. 6.yüzyılda bir köyken M.Ö. 2.yüzyılda polis (şehir) ünvanını kazanmış. Aşağıda bir kaç resim paylaşacağım. Saatine yetişemediğimden dolayı çok fazla resim çekemedim. Daha çok hissedip anı yaşamak istedim. Havalar ısındığı zaman saatlerce gezip o zaman yaşananları hissetmek için tekrar uğrayacağım.
Afrodisias Antik Kentine müze kartınızla giriş yapabilirsiniz. İçeride bir müze ve antik şehir sizi karşılayacak. Özellikle ilk müzeyi gezip paganizmin muhteşem eserlerini saatlerce incelemenizi tavsiye ederim. Şehrin özelliklerinden çok şehrin beni ne kadar çok etkilediğinden bahsedeceğim.
Şehrin özelliğinden biriside Dünya Miras Listesine eklenen mermer ocağına yakın olmasından kaynaklı. Bundan dolayı şehrin mermerli yapıları, kabartmaları görenleri gerçekten derinden etkiliyor. Attığınız her adım, dokunduğunuz her heykel, hissettiğiniz her lahit, müzede ki her araç gereç sizi o günlere götürüyor. Helenistik dönemden, Bizans'ın son yıllarına kadar yaşanılan bu şehirde sanki o dönem sokaklarında geziyor gibi hissediyorsunuz. Hamamları, tiyatrosu, stadyumu, tapınağı ve Tetrapylon kapısı...
Ben eserleri incelerken arkadaşım telefonumu elimden almış. O yüzden kendisi fotoğraftan çok video çektiğinden dolayı fotoğraf kaynaklarını çok fazla atamayacağım. Bundan dolayı kusuruma bakmayın. Ancak amacım sizi bu şehri hatırlatmak, ülkemizde bir Ege şehrinde bu kadar önemli bir şehrin olduğunu öğrenmeniz ve yaz planlarınızdan bir adresi de buraya eklemenizi istememden kaynaklanıyor.
Bu muhteşem kapıyı müzeden çıkıp antik şehrin olduğu bölüme ilk geldiğiniz zaman görüyorsunuz. Sizi güneşin ardından selamlıyor. Tüyleriniz diken diken edecek bu kapı o dönemden bu zaman kadar günümüze çok güzel bir şekilde ulaşmış. Kapıyı dokunup hissettiğiniz zaman o dönem sanki orada hissediyor, o şehre ayak basan bir yabancı gibi hissediyorsunuz. Karşınızda ise Afrodit tapınağının sütunlarını, o dönemden şehirden kalan eserleri, parçaları görebiliyorsunuz.
Bir sanat tarihçisi, arkelog olmadığımdan dolayı eserler hakkında çok fazla bilgi veremeyeceğim. Aramızda sanat tarihçisi, arkelog varsa daha fazla detaylı bilgi vereceğine eminim.
Tapınak her ne kadar da muhteşem dursada günümüze yapı tam anlamıyla ulaşamamış. Bunun sebeplerinden birisi de bölgeye akınlar yapan farklı din, dilden olan milletlerden olabilir ya da şehrin terk edildikten sonra bakımsızlığından kaynaklanabilir. Bir çok kaynakta akınlardan dolayı yazsa da elbette binlerce yıllık eserin korunması çok kolay olmayacaktır.
Şehir, heykelcilik, sanat ve spor üzerine 2000 yıllık öncesinde ne kadar gelişmiş bir düzeyde olduğunu gözler önüne seriyor. İsa'dan sonra Roma'nın Hristiyanlığı benimsemesinden sonra Hristiyanlığında bir kaç eserini görebiliyorsunuz. Ancak şehir genel anlamda Paganizmin eserlerinden oluşuyor. Afrodisias'ın zaten temel geçim ve özelliklerinden birisi de heykelcilik tasarımı olmasından kaynaklanıyor. Bundan dolayı buradan çıkan eserleri dünyanın bir çok yerinde göremeyebilirsiniz. Heykel ve sanat üzerine merakınız varsa burası sizi gerçekten çok fazla tatmin edecektir.
Yukarıda ki fotoğrafta Roma İmparatoru Augustus'u, ünlü filozof Sokrates'i ve Büyük İskender'in tavsirlerini görebilirsiniz.
Eğer Antik Grekçe okuyabiliyorsanız burada ki yazıtlar size çok fazla pratik ve etkileyecektir. Onların karşılıklarını bulduğunuzda ise size tatlı bir tebessüm bıracaktır. Benim çok sevdiğim Yunan tanrılarından biri olan Apollon'unda heykelleri, büstleri bulunuyor. Onlarda kendi fotoğraflarımla çektirdiğim için atamıyorum buraya malesef.
Kent 1950'li yıllarda Ara GÜLER tarafından keşfediliyor. Amerika'nın çok önemli bir dergisinde Ara GÜLER'e 10 sayfalık bir bölümde yer veriyorlar. Ara GÜLER daha profesyonel olması için Kenan ERİM ile görüşüyor. Kenan ERİM'in bölgeye gelmesinden sonra da zaten antik kazı çalışmaları başlıyor. Kent bu şekilde günümüzde müze olarak kullanılıyor ve UNESCO tarafından korunuyor.
Müzeyi gezdiğimde hiç bir güvenlik görevlisi ya da herhangi bir görevli yanımızda gezmedi. Kameralardan 7/24 izleniyor. Bu da sizin içeride daha rahat dolaşmanızı, bir eseri istediğiniz kadar incelemenizi sağlıyor.
Afrodisias hakkında daha detaylı bilgiler istiyorsanız TRT Belgesel'in güzel bir belgeseli var. YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz. Umarım sizler de bir gün bu antik şehri gezip doğasından, büyüsünden etkilenirsiniz.
Şehrin içerisinde çok güzel bir stadyum var. Kim bilir ne gösteriler, ne sporlar yapılmıştır bu şehirde. O günlerin imkanlarını düşündüğünüzde binlerce kişilik bir stadyum burası. Yaz akşamlarında Romalıların, Yunanlıların o stadyumda kahkaları, sevinçleri, heyecanlarına ortak oluyorsunuz. Stadyuma vardığımda bir rüzgar yaladı resmen yüzümü. Beni o günlere götürdü. Bastığım oturma yerleri, yürüyüş merdivenleri o anın heyecanına götürdü beni. Hoparlörlerin olmadığı, insanların para kazanmaktan çok aktivite için geldiği bir ortama götürdü beni. Zamanda az da olsa yolculuk yaptım.
Rüzgar şiddetini artırdığından dolayı telefonun ve kendi kontrolümü çok sağlayamadığımdan dolayı çok fazla fotoğrafını çekemedim. Resimde çok küçük görünsede bir ucundan bir ucuna gitmek dakikalarınızı alıyor. Eğer benim gibi incelemeyi, oturup o anları hisseden biriyseniz, bir ucundan bir ucu saatlerinizi alabilir.
Tiyatronun fotoğrafları var. Ancak orada arkadaşlarla ve benimde olduğum fotoğraflar olduğundan dolayı atamıyorum kusuruma bakmayın. Ancak internette ilgili fotoğrafları bulabilirsiniz. Küçük ama güzel.
Öneri olarak bu şehri gezdikten sonra Kaş tarafına gidip orada Patara şehrini de gezebilirsiniz. O ayrı bir konu. Oraya da yakında tekrar ziyaret edeceğim. Ziyaret ettiğim zaman size daha detaylı bir konu açarım.
İyi Forumlar. Esenlikler dilerim.
Afrodisias Antik Kenti benim doğduğum toprakların en güzel miraslarından birisi. Aydın'ın Karacasu ilçesinde Geyre dağı civarındadır. İnsanlığın bana göre en önemli miraslarından biri bu şehirdir. Afrodisias Antik Kenti herkesin ölmeden önce görmesi gereken yerlerden biri.
Şehir M.Ö. 6.yüzyılda bir köyken M.Ö. 2.yüzyılda polis (şehir) ünvanını kazanmış. Aşağıda bir kaç resim paylaşacağım. Saatine yetişemediğimden dolayı çok fazla resim çekemedim. Daha çok hissedip anı yaşamak istedim. Havalar ısındığı zaman saatlerce gezip o zaman yaşananları hissetmek için tekrar uğrayacağım.
Afrodisias Antik Kentine müze kartınızla giriş yapabilirsiniz. İçeride bir müze ve antik şehir sizi karşılayacak. Özellikle ilk müzeyi gezip paganizmin muhteşem eserlerini saatlerce incelemenizi tavsiye ederim. Şehrin özelliklerinden çok şehrin beni ne kadar çok etkilediğinden bahsedeceğim.
Şehrin özelliğinden biriside Dünya Miras Listesine eklenen mermer ocağına yakın olmasından kaynaklı. Bundan dolayı şehrin mermerli yapıları, kabartmaları görenleri gerçekten derinden etkiliyor. Attığınız her adım, dokunduğunuz her heykel, hissettiğiniz her lahit, müzede ki her araç gereç sizi o günlere götürüyor. Helenistik dönemden, Bizans'ın son yıllarına kadar yaşanılan bu şehirde sanki o dönem sokaklarında geziyor gibi hissediyorsunuz. Hamamları, tiyatrosu, stadyumu, tapınağı ve Tetrapylon kapısı...
Ben eserleri incelerken arkadaşım telefonumu elimden almış. O yüzden kendisi fotoğraftan çok video çektiğinden dolayı fotoğraf kaynaklarını çok fazla atamayacağım. Bundan dolayı kusuruma bakmayın. Ancak amacım sizi bu şehri hatırlatmak, ülkemizde bir Ege şehrinde bu kadar önemli bir şehrin olduğunu öğrenmeniz ve yaz planlarınızdan bir adresi de buraya eklemenizi istememden kaynaklanıyor.
Bu muhteşem kapıyı müzeden çıkıp antik şehrin olduğu bölüme ilk geldiğiniz zaman görüyorsunuz. Sizi güneşin ardından selamlıyor. Tüyleriniz diken diken edecek bu kapı o dönemden bu zaman kadar günümüze çok güzel bir şekilde ulaşmış. Kapıyı dokunup hissettiğiniz zaman o dönem sanki orada hissediyor, o şehre ayak basan bir yabancı gibi hissediyorsunuz. Karşınızda ise Afrodit tapınağının sütunlarını, o dönemden şehirden kalan eserleri, parçaları görebiliyorsunuz.
Bir sanat tarihçisi, arkelog olmadığımdan dolayı eserler hakkında çok fazla bilgi veremeyeceğim. Aramızda sanat tarihçisi, arkelog varsa daha fazla detaylı bilgi vereceğine eminim.
Tapınak her ne kadar da muhteşem dursada günümüze yapı tam anlamıyla ulaşamamış. Bunun sebeplerinden birisi de bölgeye akınlar yapan farklı din, dilden olan milletlerden olabilir ya da şehrin terk edildikten sonra bakımsızlığından kaynaklanabilir. Bir çok kaynakta akınlardan dolayı yazsa da elbette binlerce yıllık eserin korunması çok kolay olmayacaktır.
Şehir, heykelcilik, sanat ve spor üzerine 2000 yıllık öncesinde ne kadar gelişmiş bir düzeyde olduğunu gözler önüne seriyor. İsa'dan sonra Roma'nın Hristiyanlığı benimsemesinden sonra Hristiyanlığında bir kaç eserini görebiliyorsunuz. Ancak şehir genel anlamda Paganizmin eserlerinden oluşuyor. Afrodisias'ın zaten temel geçim ve özelliklerinden birisi de heykelcilik tasarımı olmasından kaynaklanıyor. Bundan dolayı buradan çıkan eserleri dünyanın bir çok yerinde göremeyebilirsiniz. Heykel ve sanat üzerine merakınız varsa burası sizi gerçekten çok fazla tatmin edecektir.
Yukarıda ki fotoğrafta Roma İmparatoru Augustus'u, ünlü filozof Sokrates'i ve Büyük İskender'in tavsirlerini görebilirsiniz.
Eğer Antik Grekçe okuyabiliyorsanız burada ki yazıtlar size çok fazla pratik ve etkileyecektir. Onların karşılıklarını bulduğunuzda ise size tatlı bir tebessüm bıracaktır. Benim çok sevdiğim Yunan tanrılarından biri olan Apollon'unda heykelleri, büstleri bulunuyor. Onlarda kendi fotoğraflarımla çektirdiğim için atamıyorum buraya malesef.
Kent 1950'li yıllarda Ara GÜLER tarafından keşfediliyor. Amerika'nın çok önemli bir dergisinde Ara GÜLER'e 10 sayfalık bir bölümde yer veriyorlar. Ara GÜLER daha profesyonel olması için Kenan ERİM ile görüşüyor. Kenan ERİM'in bölgeye gelmesinden sonra da zaten antik kazı çalışmaları başlıyor. Kent bu şekilde günümüzde müze olarak kullanılıyor ve UNESCO tarafından korunuyor.
Müzeyi gezdiğimde hiç bir güvenlik görevlisi ya da herhangi bir görevli yanımızda gezmedi. Kameralardan 7/24 izleniyor. Bu da sizin içeride daha rahat dolaşmanızı, bir eseri istediğiniz kadar incelemenizi sağlıyor.
Afrodisias hakkında daha detaylı bilgiler istiyorsanız TRT Belgesel'in güzel bir belgeseli var. YouTube üzerinden ulaşabilirsiniz. Umarım sizler de bir gün bu antik şehri gezip doğasından, büyüsünden etkilenirsiniz.
Şehrin içerisinde çok güzel bir stadyum var. Kim bilir ne gösteriler, ne sporlar yapılmıştır bu şehirde. O günlerin imkanlarını düşündüğünüzde binlerce kişilik bir stadyum burası. Yaz akşamlarında Romalıların, Yunanlıların o stadyumda kahkaları, sevinçleri, heyecanlarına ortak oluyorsunuz. Stadyuma vardığımda bir rüzgar yaladı resmen yüzümü. Beni o günlere götürdü. Bastığım oturma yerleri, yürüyüş merdivenleri o anın heyecanına götürdü beni. Hoparlörlerin olmadığı, insanların para kazanmaktan çok aktivite için geldiği bir ortama götürdü beni. Zamanda az da olsa yolculuk yaptım.
Rüzgar şiddetini artırdığından dolayı telefonun ve kendi kontrolümü çok sağlayamadığımdan dolayı çok fazla fotoğrafını çekemedim. Resimde çok küçük görünsede bir ucundan bir ucuna gitmek dakikalarınızı alıyor. Eğer benim gibi incelemeyi, oturup o anları hisseden biriyseniz, bir ucundan bir ucu saatlerinizi alabilir.
Tiyatronun fotoğrafları var. Ancak orada arkadaşlarla ve benimde olduğum fotoğraflar olduğundan dolayı atamıyorum kusuruma bakmayın. Ancak internette ilgili fotoğrafları bulabilirsiniz. Küçük ama güzel.
Öneri olarak bu şehri gezdikten sonra Kaş tarafına gidip orada Patara şehrini de gezebilirsiniz. O ayrı bir konu. Oraya da yakında tekrar ziyaret edeceğim. Ziyaret ettiğim zaman size daha detaylı bir konu açarım.
İyi Forumlar. Esenlikler dilerim.