NORMA
Üye
- Katılım
- 12 Kas 2020
- Mesajlar
- 22
- Puanları
- 3

Türk mitolojisi oldukça geniş ve güçlü bir yapıya sahip. Eğer oyunda mitolojiden eklenmeyi planlanan bosslar var ise bunlar değerlendirilebilir. Oyunda kesinlikle ilk başlarda olmasa bile ileriye doğru mitolojimizden varlıklar olması görüşündeyim. Şu an paylaştığım varlıklar mitolojimizden çok küçük bir parçadır.
ABASI :
Abası; Orta ve Batı Türklerinde Albastı, Alkarısı; Osmanlı metinlerinde Albız; Uryanhay-Tuba Türklerinde Albıs; Altay Türklerinde Almış ismini alan karakteristik bir Türk motifi olarak karşımıza çıkar. Karşıtı Ayıhı'dır.
Yeraltında yaşadıklarına inanılır. İnsanlara zarar verirler. Tek ayaklı (veya ayaksız), tek gözlü ve kel olarak betimlenirler. Dişleri demirdendir. Zararlı ve iğrenç görünümlü hangi canlı varsa bunların eseridir. İnsanları yoldan çıkartırlar, bazı kimseleri delirtirler. Leş yerler. İnsan ruhunu kaçırabilirler. Arka arkaya sıra halinde yürürler ve yeryüzünde görünmez olurlar. Kara ruhlar, insanoğlunu genelde yalnızken veya korumasız, çaresiz, sayrı (hasta) oldukları ve sıkıntılı dönemlerde yakalarlar. Görünmezdirler, onları ancak şamanlar görebilirler.
Türk Halk kültüründe bostanlara dikilen korkuluklara da Abakı adı verilir ve korkutucu olması itibarıyla bu sözcükle doğrudan bağlantılıdır ve aslında daha önceki dönemlerde kötü ruhlardan korunmak için evlere ve bahçelere dikilen heykellerin, ongunların (totemlerin) veya simgesel direklerin dönüşmesiyle ortaya çıkmışlardır.
ABRA :
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)’de yaşayan ve ejdere benzeyen devasa iki yılandır. Timsaha benzer görünümlmeri vardır. Bu canavarların ikisinin adı birlikte anılır. Çatal kuyruklu ve dört ayaklıdırlar. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Yeşil baldırlı, ak göğüslü, kayık gibi yassı çenelidirler. Erlik’in sarayını korurlar, onun hizmetkarı olarak bilinirler. Çok güçlü çeneleri vardır. Bazı metinlere göreyse Toybadım Irmağı'nın kıyılarında yaşayan korkunç canavarlardır. Bir yağna’yı (fili) tek lokmada yutabilirler. Ker Abra, Ker Yutpa, Ker Arat ve Ker Doydu olarak dört yer altı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu dördünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Altay şamanlığında yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra'nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra'nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir. Şaman giysisinde, cübbenin bir yanında yer alan, yeraltı canavarı olarak algılanan yılanı temsil edecek biçimde çatal kuyruklu ve dört ayaklı olarak tasarımlanan, kötü ruhlardan koruduğuna inanılan, siyah kumaştan şeritler Yutpayı temsil eder.
DEMİRKIYNAK :
Demirkıynak; Bigadiç dağlarında yaşayan, her kılığa girebilen, korkunç sesler çıkararak insanların delirmelerine sebep olan, çok pis kokulu kötücül bir yaratıktır. "Demirtırnak" da denir. Sudan çok korkar. O göründüğü anda akarsu veya göle giren insanlara bir zarar veremeyeceğine inanılır.
Ormanlarda yaşayan bu varlık, demir tırnaklı, demir burunludur. "Demirtırnak", Tepegöz efsanelerinin Kazak, Karakalpak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Altay ve diğer versiyonlannda, Tepegözün bazen kızı veya bazen de kız kardeşi olarak geçmektedir. Avcı gibi ortaya çıkan kahraman, önce Demirtırnağı, ardından da Tepegözü öldürür.
TEPEGÖZ :
Kaf dağında yaşar. Annesi alageyik donuna girebilen bir peridir. Bu perinin bir çobanla birleşmesinden doğmuştur. Bazen dişi, bazen de erkek Tepegöz’lere rastlanabilir. Parmağında büyülü bir yüzük takılıdır. Yalnızca gözünden vurularak öldürülebilir. Bedeninin diğer kısımlarına silah işlemez. Türklerle iç içe geçmiş olan Nart mitolojisinde olaylar da dahil birebir aynı özellikleri taşıyan bu deve rastlanır. Ayrıca Sokur (Sokor) “Kör” adıyla biten dev adları da mevcuttur. Sokur sözcüğü Anadolu'da Köstebek anlamında da kullanılır. Yaztırnak bazen onun karısı olarak gösterilir. İnsan eti yer. İnsan kemiklerinden örülmüş bir kalede yaşar. Çobanlık yapar ve bir tılsımlı nesnesi vardır. Bazen baştan aşağı demir giyimli olarak anlatılır. Bir tas büyüklüğünde gözü vardır. Kayalık dağlardaki düzlüklerde yaşarlar. Bazen aileleri olduğu söylenir. Bazıları karnı şişen dağlardan doğar. Kirgis adını taşıyan bir Tepegöz çok tehlikelidir.
Tepegözler genellikle Romalıların inandığı bir yaratıktır. Bir çeşit devdir. Elinde dikenli bir balyoz ya da buna benzer araçlar taşır. Kafasının tepesinde 1 tane gözü olduğu için ona tepegöz denmiştir. Bazı inançlarda tepesinde boynuz olduğu söylenir.
Bir Dede Korkut (Korkut Ata) masalında; kılıcın kesmediği, okun işlemediği bir bedene sahip, yalnızca gözünden zarar verilebilen, çobandan olma, peri kızından doğma canavar. Basat adlı kahraman tarafından öldürülür.
EMEGEN :
Kafkas efsanelerinde anlatılan çirkin, insanüstü, zaman zaman birden fazla başı olan dev varlıklardır. İmegen de denir. Yine Nart efsanelerinde emegenlerin sayıları pek çoktur ve her üç ayda bir doğum yapmaktadırlar. Her doğum sırasında ise yüzden fazla çocuk doğurmaktadırlar. Nart kahramanları sürekli emegenlerle savaş halindedirler. Nart kahramanları bilek güçleriyle ve üstün zekalarıyla emegenleri her zaman yenmeyi başarsalar, sürekli galip gelseler de, emegenlerden çok çekinmektedirler. Çünkü emegenler, yakaladıkları zaman Nartları yemektedirler.
Nart destanların göre dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı emegenlerdir. Eğer emegenler olmasaydı dünyada hiçbir kötülük olmayacaktı. Tanrılar, yeryüzünü emegenlerin kötülüğünden korumak için Nartları yaratmıştır. Bu yüzden Nartlar sürekli emegenlerle savaşıp durmaktadırlar. Emegenlerin anlatılmadığı hiçbir Nart destanı yoktur.
GULYABANİ :
Gulyabani ya da Gul-i beyabani orijinal söyleyişiyle de karşımıza çıkan bu muhayyel mahlûk, gezginlere ve yolculara uğrayıp onları mahveden canavardır. Daha sonraları Anadolu kültüründe ahubabayla beraber anılmaya başlamış ve insan yediği düşünülen kocaman, uzun sakallı ve asalı bir dev olarak tasavvur olunmuştur.
Bazı Türk halklarının geleneksel demonolojik görüşlerine göre, her zaman kadın kılığında olduğuna inanılan mitolojik bir varlık. "Guleybanı" ve "Aleybanı" şeklinde de rastlanır. Adı hurafelerle ilgili olarak "Gulyabani", korkunç bir varlık olup, karanlık zamanlarda çölde ve mezarlıklarda koşan birinin gözüne canlı gibi görünür. Vücudu tüyle kaplı, kocaman, pis kokulu bu acayip varlığın ayakları tersinedir. Gündüzleri mezara girer. Geceleri ise hortlayıp çıkar. At binmeyi ve at kuyruğu örmeyi ve çocukları çok sever. Bir oyundan çıkarak, onları güldürmeye çalışır. O aynı anda çöllerin ve harabelerin iyesiydi. O, yolcuları yollarından döndürüp mahvederdi.
Etnik-kültürel gelenekte ise bazen onun "Al ruhu", "Al Anası" ve "Al Kadını" olduğu düşünülür. Bu görüş, aralarındaki benzerlik veya tam yakınlıktan ileri gelir. Pamir Kırgızlarının mitolojik metin ve efsanelerinde bu şeytanî varlığın adına "Gul" ya da "Gul-i Biyaban" şeklinde de rastlanır. Araştırmacılar bu varlığı en eski Arap rivayetlerine bağlıyorlar. "ıssız yerin ruhu" gibi anlamlandırılan bu şeytanî varlık, "Kar Adam" efsanelerinin yayılmasıyla yeni bir hayat kazanmıştır.
Bütün vücudu sarı-kırmızı tüylerle kaplı bu insanımsı çirkin varlık, dağ yamaçlarında ve kimsenin olmadığı çöllerde akşam üstü ortaya çıkar. Avcılara yaklaşıp onlarla insan gibi konuşur. Bir şeyler ister sonra onlara güreş yapmayı önerir. Avcı kazanırsa "Gulyabani" sessizce çekip gider. Ama eğer o kazanırsa avcı, uzun zaman hasta yatacak demektir. Ya da çöllük ve harabe bir yerde yalnız başına yatan birinin ayağının altını yalaya yalaya kan çıkacak kadar inceltir. Sonra ölünceye kadar kanını içer.
YELBEGEN :
İnsan biçimlidir. Üç, yedi veya 12 başı vardır. Siyah ya da sarı renklidir. Güneş ve ayın tutulması Yelbeğen’in bu gökcisimlerini yemesi olarak anlatılır. Devler, atlara düşmandır. Ayrıca insanları yerler. Büyük kulaklı, büyük dişli, büyük ağızlı değişik türleri vardır. Büyük kulaklı devler yeraltında yaşarlar. Temir Kulak, Ay Kulak, Kan Kulak, Kün Kulak, Çoğın Kulak gibi isimler mevcuttur. Ana Yelbeğen denilen dişi devler de bulunur. Kimi zaman alt dudağı yerde, üst dudağı gökte bir zenci olarak tanımlanırlar. Demir, Bakır gibi değişik madenlerle nitelenen türleri olabilir. Örneğin Demir Yalmavuz, karaçam boylu, kara atlı, kara çokmarlıdır. Elinde çoğu zaman hayvan başlı bir sopası veya topuzu bulunur. Bu topuza çokmar denir. Ayrıca renklerine göre de değişik Yelbeğenler vardır. Örneğin Sarı Yelbeğen. Macar efsanelerine Moroğut adlı dev ile onun soyundan gelen Manumoroğut adlı deve rastlanır. Yelbeğen, ormanda veya doksandokuz köşeli yurdunda (ülkesinde veya çadırında) yaşar. Yelbeğen gelirken önce gök gürler, sonra şimşekler çakar, yer sarsılır sonra da kara bir bulut görünür. Bazen yelbeğen bunun içinden çıkar. Yeraltında karanlıklar içinde, dağlardaki büyük mağaralarda ve sularda otururlar. Dev anaları bir göğüslerini omuzlarına atarlar. İnsan ve koyun yemeyi severler. Ruhları başka bir yerdeki bir şişede veya sandıkta saklıdır. Bulgar kültüründe Çelen adlı bir ejderha vardır. Macarlarda ise Sarkan (Sarkany) adında bir ejderha yer alır. Bazen Yalpagan adlı bir ejderha Tanrısından bahsedilir ki, sözcüğün Yelbeğen ile bağlantısı, hatta farklı bir söyleyişi olduğu açıktır.
Altay mitolojisinde Ay'ı yiyerek onun küçülmesine (Ay tutulması) yol açan göksel canavar; Yilbüke, olarak da tanımlayabileceğimiz Yelbegen'in neden olduğu ay tutulmasından sonra Altaylar "Yine Yelbegen ayı yedi" derlermiş.
"Yilbegen"in şamanlık yaptığına bile inanılmıştır. Altay efsanelerine göre ormanda veya doksandokuz köşeli yurdunda yaşar, yılanla kurbağayla beslenir. Bu varlığın gücü körlerin gözünü açabilir, eli, ayağı olmayanları sağlam insanlara çevirebilir.
BU ÖRNEKLER DAHA DA ARTTIRILABİLİR. UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
KAYNAK:
https://tr.wikipedia.org/
ABASI :
Abası; Orta ve Batı Türklerinde Albastı, Alkarısı; Osmanlı metinlerinde Albız; Uryanhay-Tuba Türklerinde Albıs; Altay Türklerinde Almış ismini alan karakteristik bir Türk motifi olarak karşımıza çıkar. Karşıtı Ayıhı'dır.
Yeraltında yaşadıklarına inanılır. İnsanlara zarar verirler. Tek ayaklı (veya ayaksız), tek gözlü ve kel olarak betimlenirler. Dişleri demirdendir. Zararlı ve iğrenç görünümlü hangi canlı varsa bunların eseridir. İnsanları yoldan çıkartırlar, bazı kimseleri delirtirler. Leş yerler. İnsan ruhunu kaçırabilirler. Arka arkaya sıra halinde yürürler ve yeryüzünde görünmez olurlar. Kara ruhlar, insanoğlunu genelde yalnızken veya korumasız, çaresiz, sayrı (hasta) oldukları ve sıkıntılı dönemlerde yakalarlar. Görünmezdirler, onları ancak şamanlar görebilirler.
Türk Halk kültüründe bostanlara dikilen korkuluklara da Abakı adı verilir ve korkutucu olması itibarıyla bu sözcükle doğrudan bağlantılıdır ve aslında daha önceki dönemlerde kötü ruhlardan korunmak için evlere ve bahçelere dikilen heykellerin, ongunların (totemlerin) veya simgesel direklerin dönüşmesiyle ortaya çıkmışlardır.
ABRA :
Yeraltındaki Büyük Deniz (Tengiz)’de yaşayan ve ejdere benzeyen devasa iki yılandır. Timsaha benzer görünümlmeri vardır. Bu canavarların ikisinin adı birlikte anılır. Çatal kuyruklu ve dört ayaklıdırlar. Gözleri parlak bakır renklidir. Ayakları kızıldır. İnanılmaz büyüklüktedir, görenlerin yüreğine korku basar. Yeşil baldırlı, ak göğüslü, kayık gibi yassı çenelidirler. Erlik’in sarayını korurlar, onun hizmetkarı olarak bilinirler. Çok güçlü çeneleri vardır. Bazı metinlere göreyse Toybadım Irmağı'nın kıyılarında yaşayan korkunç canavarlardır. Bir yağna’yı (fili) tek lokmada yutabilirler. Ker Abra, Ker Yutpa, Ker Arat ve Ker Doydu olarak dört yer altı canlısından bazen birlikte bahsedilir. Bazen de bu dördünün aynı varlık olduğu düşünülür.
Altay şamanlığında yeşil bir kumaştan yapılmış ve örgülerle süslenmiş Abra'nın tasviri, şamanın giysisine asılır. Abra'nın başı puhu tüyleri (ülberk) ile süslenir. Gözü, parlak bakır düğmelerden, ayakları da genellikle kırmızı kumaşlardan seçilmiş yamalardan yapılır. Bunlara, örülmüş dokuz püskül eklenir. Şaman giysisinde, cübbenin bir yanında yer alan, yeraltı canavarı olarak algılanan yılanı temsil edecek biçimde çatal kuyruklu ve dört ayaklı olarak tasarımlanan, kötü ruhlardan koruduğuna inanılan, siyah kumaştan şeritler Yutpayı temsil eder.
DEMİRKIYNAK :
Demirkıynak; Bigadiç dağlarında yaşayan, her kılığa girebilen, korkunç sesler çıkararak insanların delirmelerine sebep olan, çok pis kokulu kötücül bir yaratıktır. "Demirtırnak" da denir. Sudan çok korkar. O göründüğü anda akarsu veya göle giren insanlara bir zarar veremeyeceğine inanılır.
Ormanlarda yaşayan bu varlık, demir tırnaklı, demir burunludur. "Demirtırnak", Tepegöz efsanelerinin Kazak, Karakalpak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Altay ve diğer versiyonlannda, Tepegözün bazen kızı veya bazen de kız kardeşi olarak geçmektedir. Avcı gibi ortaya çıkan kahraman, önce Demirtırnağı, ardından da Tepegözü öldürür.
TEPEGÖZ :
Kaf dağında yaşar. Annesi alageyik donuna girebilen bir peridir. Bu perinin bir çobanla birleşmesinden doğmuştur. Bazen dişi, bazen de erkek Tepegöz’lere rastlanabilir. Parmağında büyülü bir yüzük takılıdır. Yalnızca gözünden vurularak öldürülebilir. Bedeninin diğer kısımlarına silah işlemez. Türklerle iç içe geçmiş olan Nart mitolojisinde olaylar da dahil birebir aynı özellikleri taşıyan bu deve rastlanır. Ayrıca Sokur (Sokor) “Kör” adıyla biten dev adları da mevcuttur. Sokur sözcüğü Anadolu'da Köstebek anlamında da kullanılır. Yaztırnak bazen onun karısı olarak gösterilir. İnsan eti yer. İnsan kemiklerinden örülmüş bir kalede yaşar. Çobanlık yapar ve bir tılsımlı nesnesi vardır. Bazen baştan aşağı demir giyimli olarak anlatılır. Bir tas büyüklüğünde gözü vardır. Kayalık dağlardaki düzlüklerde yaşarlar. Bazen aileleri olduğu söylenir. Bazıları karnı şişen dağlardan doğar. Kirgis adını taşıyan bir Tepegöz çok tehlikelidir.
Tepegözler genellikle Romalıların inandığı bir yaratıktır. Bir çeşit devdir. Elinde dikenli bir balyoz ya da buna benzer araçlar taşır. Kafasının tepesinde 1 tane gözü olduğu için ona tepegöz denmiştir. Bazı inançlarda tepesinde boynuz olduğu söylenir.
Bir Dede Korkut (Korkut Ata) masalında; kılıcın kesmediği, okun işlemediği bir bedene sahip, yalnızca gözünden zarar verilebilen, çobandan olma, peri kızından doğma canavar. Basat adlı kahraman tarafından öldürülür.
EMEGEN :
Kafkas efsanelerinde anlatılan çirkin, insanüstü, zaman zaman birden fazla başı olan dev varlıklardır. İmegen de denir. Yine Nart efsanelerinde emegenlerin sayıları pek çoktur ve her üç ayda bir doğum yapmaktadırlar. Her doğum sırasında ise yüzden fazla çocuk doğurmaktadırlar. Nart kahramanları sürekli emegenlerle savaş halindedirler. Nart kahramanları bilek güçleriyle ve üstün zekalarıyla emegenleri her zaman yenmeyi başarsalar, sürekli galip gelseler de, emegenlerden çok çekinmektedirler. Çünkü emegenler, yakaladıkları zaman Nartları yemektedirler.
Nart destanların göre dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı emegenlerdir. Eğer emegenler olmasaydı dünyada hiçbir kötülük olmayacaktı. Tanrılar, yeryüzünü emegenlerin kötülüğünden korumak için Nartları yaratmıştır. Bu yüzden Nartlar sürekli emegenlerle savaşıp durmaktadırlar. Emegenlerin anlatılmadığı hiçbir Nart destanı yoktur.
GULYABANİ :
Gulyabani ya da Gul-i beyabani orijinal söyleyişiyle de karşımıza çıkan bu muhayyel mahlûk, gezginlere ve yolculara uğrayıp onları mahveden canavardır. Daha sonraları Anadolu kültüründe ahubabayla beraber anılmaya başlamış ve insan yediği düşünülen kocaman, uzun sakallı ve asalı bir dev olarak tasavvur olunmuştur.
Bazı Türk halklarının geleneksel demonolojik görüşlerine göre, her zaman kadın kılığında olduğuna inanılan mitolojik bir varlık. "Guleybanı" ve "Aleybanı" şeklinde de rastlanır. Adı hurafelerle ilgili olarak "Gulyabani", korkunç bir varlık olup, karanlık zamanlarda çölde ve mezarlıklarda koşan birinin gözüne canlı gibi görünür. Vücudu tüyle kaplı, kocaman, pis kokulu bu acayip varlığın ayakları tersinedir. Gündüzleri mezara girer. Geceleri ise hortlayıp çıkar. At binmeyi ve at kuyruğu örmeyi ve çocukları çok sever. Bir oyundan çıkarak, onları güldürmeye çalışır. O aynı anda çöllerin ve harabelerin iyesiydi. O, yolcuları yollarından döndürüp mahvederdi.
Etnik-kültürel gelenekte ise bazen onun "Al ruhu", "Al Anası" ve "Al Kadını" olduğu düşünülür. Bu görüş, aralarındaki benzerlik veya tam yakınlıktan ileri gelir. Pamir Kırgızlarının mitolojik metin ve efsanelerinde bu şeytanî varlığın adına "Gul" ya da "Gul-i Biyaban" şeklinde de rastlanır. Araştırmacılar bu varlığı en eski Arap rivayetlerine bağlıyorlar. "ıssız yerin ruhu" gibi anlamlandırılan bu şeytanî varlık, "Kar Adam" efsanelerinin yayılmasıyla yeni bir hayat kazanmıştır.
Bütün vücudu sarı-kırmızı tüylerle kaplı bu insanımsı çirkin varlık, dağ yamaçlarında ve kimsenin olmadığı çöllerde akşam üstü ortaya çıkar. Avcılara yaklaşıp onlarla insan gibi konuşur. Bir şeyler ister sonra onlara güreş yapmayı önerir. Avcı kazanırsa "Gulyabani" sessizce çekip gider. Ama eğer o kazanırsa avcı, uzun zaman hasta yatacak demektir. Ya da çöllük ve harabe bir yerde yalnız başına yatan birinin ayağının altını yalaya yalaya kan çıkacak kadar inceltir. Sonra ölünceye kadar kanını içer.
YELBEGEN :
İnsan biçimlidir. Üç, yedi veya 12 başı vardır. Siyah ya da sarı renklidir. Güneş ve ayın tutulması Yelbeğen’in bu gökcisimlerini yemesi olarak anlatılır. Devler, atlara düşmandır. Ayrıca insanları yerler. Büyük kulaklı, büyük dişli, büyük ağızlı değişik türleri vardır. Büyük kulaklı devler yeraltında yaşarlar. Temir Kulak, Ay Kulak, Kan Kulak, Kün Kulak, Çoğın Kulak gibi isimler mevcuttur. Ana Yelbeğen denilen dişi devler de bulunur. Kimi zaman alt dudağı yerde, üst dudağı gökte bir zenci olarak tanımlanırlar. Demir, Bakır gibi değişik madenlerle nitelenen türleri olabilir. Örneğin Demir Yalmavuz, karaçam boylu, kara atlı, kara çokmarlıdır. Elinde çoğu zaman hayvan başlı bir sopası veya topuzu bulunur. Bu topuza çokmar denir. Ayrıca renklerine göre de değişik Yelbeğenler vardır. Örneğin Sarı Yelbeğen. Macar efsanelerine Moroğut adlı dev ile onun soyundan gelen Manumoroğut adlı deve rastlanır. Yelbeğen, ormanda veya doksandokuz köşeli yurdunda (ülkesinde veya çadırında) yaşar. Yelbeğen gelirken önce gök gürler, sonra şimşekler çakar, yer sarsılır sonra da kara bir bulut görünür. Bazen yelbeğen bunun içinden çıkar. Yeraltında karanlıklar içinde, dağlardaki büyük mağaralarda ve sularda otururlar. Dev anaları bir göğüslerini omuzlarına atarlar. İnsan ve koyun yemeyi severler. Ruhları başka bir yerdeki bir şişede veya sandıkta saklıdır. Bulgar kültüründe Çelen adlı bir ejderha vardır. Macarlarda ise Sarkan (Sarkany) adında bir ejderha yer alır. Bazen Yalpagan adlı bir ejderha Tanrısından bahsedilir ki, sözcüğün Yelbeğen ile bağlantısı, hatta farklı bir söyleyişi olduğu açıktır.
Altay mitolojisinde Ay'ı yiyerek onun küçülmesine (Ay tutulması) yol açan göksel canavar; Yilbüke, olarak da tanımlayabileceğimiz Yelbegen'in neden olduğu ay tutulmasından sonra Altaylar "Yine Yelbegen ayı yedi" derlermiş.
"Yilbegen"in şamanlık yaptığına bile inanılmıştır. Altay efsanelerine göre ormanda veya doksandokuz köşeli yurdunda yaşar, yılanla kurbağayla beslenir. Bu varlığın gücü körlerin gözünü açabilir, eli, ayağı olmayanları sağlam insanlara çevirebilir.
BU ÖRNEKLER DAHA DA ARTTIRILABİLİR. UMARIM BEĞENİRSİNİZ.
KAYNAK:
https://tr.wikipedia.org/